27 Nisan 2011 Çarşamba

Sansüre Sansür

İlkellik göstergesidir.

Sansürün insan hakları konsepti dışında herhangi bir şey için uygulanması ilkelliktir, kökenini tabulardan alır, toplumun değişmemesi, özellikle de değer yargılarının, kültürünün değişmemesi, öyle kalması, statükonun korunması için uygulanır sansür. bir toplum değişmediği sürece mevcut rejim sürer, her rejimin bir numaralı desturu hayatta kalmak olduğu için de sansür mekanizmaları her alanda devreye girer. Bunu da siyasi sansür için kullanmıyorum, her türlü değer yargılarına yöneltilen düşüncenin sansürü de bunun bir parçasıdır.

Bir meşru kısıtlamadan bahsettik. Peki nedir o insan hakları kısıtlaması?

1- Nefret söylemi. Belli kitleler hakkında nefret söylemi kullanılamaz, açık bir şekilde hedef gösterilemez.

2- Suç övme. Hukuk sistemine saldırı olarak nitelenecek şeylerin duyurulması elbette engellenebilir. cinayeti, hırsızlığı, terörü, ve bunun gibi başkalarının haklarına tecavüz eden her türlü eylemin sınırlandırılması meşrudur. Yalnız burdaki hukuk sistemine saldırıyı, diğer insanların haklarının ezilmesinden ibaret görüyorum, ideal bir hukuk sisteminin varlığını temel alıyorum.

3- Kişiliği ve karakteri şekillendirmeye müsait olduğu için çocuklara yönelik yayınlar. Yasaların ne için var olduğunu, onlara uyması mı uymaması mı gerekli bunun bile ayırdında olamayacakları için, bu soruya cevabı ancak telkinle verebileceği için o da başka bir sebebi yok elbette.

Şimdi 3 şey söyledik, ama bunları bile tartışmalı statüsüne koymamız gerekir.

1- Nefret söylemi. Söylemin ne olup olmadığını anlayamayabiliriz, nefret söylemini düşünce özgürlüğünden ayırt edemeyeceğimiz anlar olabilir, pratikte bazen mümkünatı olsa da teoride farkına varamayacağımız için nefret söylemi bile meşrulaşıp sansür engelinden kalkabilir, tartışılmalıdır bu. Ağızdan çıkan seslerin diğer insanların haklarına bir tecavüz olmadığı söylenebilir. neticede insanların başına soyut yada somut birşey gelmediği sürece hak ihlali yoktur, birisi çıkıp bu sözlere dayanarak hak ihlaline girerse, (öldürürse, döverse vs) suçlu kendisidir, ancak o zaman devreye girmelidir cezai yaptırım, o da sadece döven-öldüren kişi için olmak üzere.

2- Çocuklara yönelik yayınlar. Cinayet, kan, terör gösterilmesi sonucu çocuklar psikopata bağlayabilir, seri katil olabilir, ne bileyim pokemonum diyip camdan atlayabilir, kısacası bazı yayınlar yüzünden çocuklar yanlış şeyler yapabilir. Bu konuda ise sansürün devlet tarafından genel bir uygulama olarak verilmesi değil ebeveynlerin sorumluluğunda olması gerektiğini düşünüyorum. televizyonda eşşoleşşek diyen bir kemal sunal hakikaten çocuk tarafından izlenmemesi gerekiyorsa, bunu yapması gereken ailedir, devlet değil. asıl devletin bu alana müdahale etmesi bir hak ihlalidir, ailelerin çocuklarına nasıl terbiye, görgü vereceğine yönelik bir müdahaledir.

Şimdi pratikte kabul edilen 3 kısıtlamanın bile meşruiyeti sorgulanabilirken, bunun dışında kalan abudik gubidik sansürleri ele almak bile bir zulümdür.

Bunların arasında siyasi sansürler, televizyonda gençlerin ahlakını korumak için konulan sansürler ki hem gence, hem çocuğa, hem ebeveynlere hakarettir, ahlak demişken mesela cinselliğe yönelik sansürler akla gelen ilk gerzek uygulamalar.

Bunlar toplumun değer yargılarını korumak gibi amaçlar için kullanılır. Toplumun değer yargılarından kastedilen de toplumun çoğu tarafından kabul edilen normlar, bu normların herkese dayatılması amaçlanır ki tektipleştirme sürsün, tektipleştirme sürerken sağlanan statüko da sağlam temellere oturtulsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder