27 Mart 2011 Pazar

Oturuyorum öyle boş

Şuan beyoğlunda ismi hiçte lazım olmayan bi cafede tek başıma oturmaktayım. Şeftalili nargileyle zevkin doruklarına ulaşıyorum, çok güzel yapmışlar nargileyi, aferin. Arada bi rüzgar esiyo böyle hafif hafif, közlerden dökülen küller etrafa uçuşuyo.

Tam arkamdaki masaaya 3 kız 1 erkek geldi oturdu. oturduklarından beri tavla ve satranç oynuyolar. bilmiyolar da oyunu salaklar. O öyle miydi, bu böyle miydi  ? birbirlerine sorup duruyolar. Çocukların üçüde aynı kıza yazıyo, kepazelik yani, arada atışıyolar kendi aralarında. Kavga falan çıkmaz ama, sanmıyorum yani.

Sol çaprazımdaki masa daha fena, bi kaç çiftten oluşmuş bi grup geldi, iki tanesi yeni nişanlanmış, cıvık bi muhabbetleri var, aşk böcekleri. Diğerleride onlara sataşıyo evlenince şöyle olur böyle olur diye. Çok biliyolar sanki, hıyarlar. Şimdi de çocuk muhabbetine geldi sıra. İyice salaklaştılar. Kız ben çocuğumu sünnet ettirmem diyo, çocuk ta olur mu ya öyle şey diye tartışıyo kızla. Gruptan başka bi eleman ben kız isterim dedi. Yeni nişanlanan çiftin erkek olanı nişanlısına , "nişanlım" diye seslendi. Yok artık ! Bu tarzda bi hitap beni aşar.

Eş zamanlı olarak yeni köz geldi, daha bi gür çıkıyo artık duman. Neyse sağ çaprazda bi amca tek başına oturuyo, son derece ciddi bi şekilde nargile içiyo, helal olsun amca sana ama o giydiğin fıstık yeşili çoraplar olmamış, hiç olmamış hemde. haydaa amcanın yanına başka bi adam daha geldi, onunda turuncu bi yağmurluğu var, sanırım seçmece bunlar.

Saatlerdir nargile içiyorum, kulaklarım tıkandı, öyle pis içiyorum yani. Dudaklarımı yaladım, şeftali tadı sinmiş,  çok güzel oldu bu.

Garson kız akşama gelirsen nargileni ben hazırlayayım, pişman olmayacaksın dedi ve gülümsedi. Şaşırdım. Halbuki önceden pek sevmezdi beni, gerçi belki nargileme zehir koymak niyetinde olabilir. Neyse canım ölmezsem bişi yoktur demektir.

Sol çapraz masadakiler yavaş yavaş azalıyo. çift ya bunlar şimdi, aman da aman. Zaten muhabbetleride bişeye benzemiyodu. 

Arka masaya bi kız daha geldi şimdi, bi tane daha tavla istediler. artık iyice abarttı bunlar işi. olur mu ? olmaz tabi.

ahahha, garson kız yine geldi. Akşama kesin geliyosun di mi ? bi daha yapmam nargile sana dedi. Bu işin altında bi iş var. Kesin zehirleyecek bu beni.

Otur otur sıkıldım, nargilede yandı zaten. Hadi bana güle güle

21 Mart 2011 Pazartesi

Hey, sana söylüyorum; Öldüm ben

Sanırım birazdan beni gömecekler, eğer tabutun kapağı açık olsaydı size söylerdem ne yaptıklarını. Neyse canım zaten öldüm ben, çokta umurumda değil artık ama öldüğüme de üzüldüm be. İyi adamdım ben.
Şu Levent'te yeni açılan İstanbul Sapphire varya, terasına çıktmıştım oranın, on beş lira da para aldılar benden. Neymiş efendim, paralıymış, pehh..
Ölmeden önce gidin bi görün derim, gerçi  bende ölmeden hemen önce gördüm pek birşey anlamaya fırsatım olmadı ama siz gene de gidip görün. Manzara şahane; betonarme parkı.
Sevgili cenaze merasimi düzenleyicileri, İstanbul hakkında herkes bir şey söylüyor bugünlerde. Siz de farketmişsinizdir. Kimisi kadın'a benzetiyor kimisi hapis'e. saçmalık.
Ben istanbul'u bir şeye benzeticek olsam, heralde kesin birşey söylemez, eveleyip gevelerdim. Sizde muhtemelen öyle aval aval suratıma bakar, kafanızı hafifçe aşağı yukarı sallardınız ama ben anlardım bi halt anlamadığınızı.
Tüh ulan bak şimdi anladım; çok erken öldüm ben ya, daha neler yaparmışım halbuki.
Kendi kendime de konuşmayalı uzun zaman olmuş. Neyse canım, nasıl olsa beni kimse duyamaz. İtiraf ediyorum; deliyim ben.
Ey beni gömmek için kürek sırası bekleyen ve muhtemelen burdan çıkışta bi yerde toplanıp benim hakkında saçma sapan konuşacak, boş övgüler sıralayacak insanlar, bakın yine söylüyorum deliyim ben.
Madem deliyim, o zaman istediğimi söyleyebilirim değil mi ? Hey çocuk, şuan büyük ihtimalle kalabalığın arkasında elinde beş litrelik su şişesiyle bekliyorsun. Aferin. Hergün gel sula mezarımı, serp suyu toprağıma.
Bi de papatya ek ama küçüklerinden, hep sevmişimdir papatyaları, Mezar taşlarımı da temizle, pırıl pırıl olsunlar. He bu arada, babanın hayrına yapacak değilsin ya bunları. Hepsinin parasını şuan mezarımın başında en çok ağlayan hıyar kimse ondan al.
Parayı vermez ise hortlar, musallat olurum. Ortağız bundan sonra seninle. Hadi bakalım göreyim seni.
Yağmur da başladı, su damlaları tabutumdan içeri sızıyor. Yaz yağmuru bu, iyidir iyi.
Bi dakika ya, ulan yoksa ıslak ıslak mı gömücekler beni, hiçte sevmem böyle şeyi. Ölü de olsa, insan üzülüyor. En azından beyaz rengini hep sevmişimdir, ya kefen başka renk olsaydı. O zaman daha çok üzülürdüm işte. Neyse canım toprağın altında kim ne diyecek bana..
hoopppaaa, işte tabuttan çıkarıp, mezara koydular beni. Bundan sonrasında zaten bir şey yok. Üstüme başıma toprak yığacaklar falan feşmekan.
Bende sessiz sessiz yatarım artık. Rahatsız eden de olmaz zaten. En güzeli aslında...

18 Mart 2011 Cuma

FRP nedir, ne değildir ?

Frp(fantasy role playing), olmak istediğin ne varsa olabildiğin, sınırları olmayan, tamamiyle oyuncusunun zekasına ve hayalgücüne kalmış bir oyundur.
Oyunda yazılı bir metin yoktur. Bu yüzden senaryo tamamen oyuncuların yaptıkları doğaçlama ile ilerler.
Oyunun en güzel yanlarından biri de çok yakın bir arkadaşınızın bile oyun içi hareketleri tahmin ettiğinizden çok farklı olabilir. Sonuçta siz arkadaşınızı tanıyorsunuz, olmak istediği kişiyi değil.
Oyunu kotrol eden bir şahsiyette bulunur, o na da DM(dungeon master) denir. Çoğunlukla oyun hakkında en çok bilgisi/deneyimi olan kişidir.
DM' e karşı gelinmez, zaten gelseniz de bi faydası olmaz. DM, eğer size uyuz olmadıysa başınıza gelen her olay - küçük bir tavsiye; bir DM'i asla kızdırmayın - hikaye için gerekli bir steptir.
DM'lerin bir diğer özelliği, oyuncuların canlandırdıkları karakter acı çekerken, bundan garip bir şekilde zevk alırlar.
Oyun sırasında karakteriniz ölürse ölür. itiraz edemezsiniz. Aynen gerçek hayatta ölmek gibidir, kabul etmeniz gerekir. Ama şöyle bir tesellisi de vardır; ölen karakteriniz, kazandığı bazı özelliklerden feragat etmeye ya da özelliklerden yararlanma seviyesinin düşmesine razı olursa, aynı karakterle oyuna dönebilir.
Her oyunun ya da görevin sonunda deneyim puanı kazanırsınız ve bu deneyim puanları karakterinizi geliştirmenizde yardımcı olur.
Oyun sırasında karakterler canlandırdıkları karakterin ırksal özelliklerini yansıtması ya da yansıtabilmesi ( evet, bu bir yetenek işidir ve yine evet, ben bu işte iyiyim ) oyuna renk katar.
Kimi frp konseptlerinde zar kullanılır ama ben hoşlanmam, oynattığım karakterin tamamen benim kontrolümde olmasını isterim. ( yeni başlayanlara tavsiye edilir )
Ancak kimi safhalarda illaki zar atmak gerekir ama bu zar atma işi çok kritik veya zor durumlarda gerçekleşir, onun dışında zar'a ihtiyaç yoktur.
Frp, bağımlılık yapar. Birçok üniveristede  klüpleri vardır. Sanırım şuan okumakta olduğum Bilgi Üniveristesinde de var ama biz bi kaç arkadaş toplanıp, kendi grubumuzu yaratmaya karar verdik. ( okulla bir alakası olmayacak bu grubun )
Şuan 5 kişiyiz. Bu yazıyı okuyupta, katılmak/denemek isteyen varsa. Bana ulaşabilirler, bilgi alabilirler.

Dip Not: Filmlerde veya çeşitli dizilerde izlediğiniz ve beğendiğiniz karakterlere benzer karakterlere sahip olabilirsiniz. Mesela sizden neden bir spartacus, aragorn, leonidas ve diğerleri olmasın ki ?

4 Mart 2011 Cuma

Yağmur

+ bak sevgilim, yağmur yağıyor

- yağmur mu ?

+ evet, neden şaşırdın ?

- yağmur olamaz bu

+ yağmur değilse ne  ?

- gözyaşı

+ gözyaşı mı, nasıl ?

- tanrının sevgilim, o ağlıyor

+ tanrı ağlar mı ?

- neden olmasın ?  bizi o yarattıysa eğer..

+ eğer ne ?

- bizi o yarattıysa eğer kendinden bir şeyler vermiş olmalı

+ anlamadım

- duygularımız sevgilim, ondan almış olabiliriz

+ ama bu neden ağladığını hala açıklamıyor

- ilk kez seni seviyorum dediğim zamanı hatırlıyor musun ?

+ evet sevgilim, çok mutluydum

- mutluydun ama sonra ağlamıştın

+ evet ama..

- ama ağlaman mutluluktandı değil mi ?

+ elbette, beni çok şaşırtmıştın

- neden ?

+ çünkü sen çok iyiydin

- iyi mi ?

+ benim için fazla iyiydin, herşeye sahip olabilirdin

- hiçbir şey değişmedi

+ nasıl ?

- hala sahip olabilirim

+ sen, bunu.. nasıl ?

- herşey aynı anda gerçek olamaz

+ gerçek mi ?

- evet, seninle her an gerçek sevgilim

+ ama sen dedin ki; hiçbir şey değişmedi

- ama seni seviyorum

+ ben, bende seni sev..

- ağlıyorsun

+ ağlamıyorum sevgilim

- peki ya yanaklarından süzülen ?

+ o mu ? o sadece yağmur..