30 Ekim 2011 Pazar

Geçiş

Son kadehi de bitirdikten sonra hesabı ödeyip çıktım bardan. Taksiye binmek istemedim. Hava biraz soğuktu ama beni kendime getiriyordu. Titreye titreye yürümeye başladım. Etrafta sadece polisler, fahişeler ve benim gibi bardan çıkan insanlar vardı. Bir sigara yakmak için elimi cebime attım ve paketi çıkarttım. Tek dal kalmıştı. Sigarayı dudaklarımın arasına koydum ve paketi buruşturup attım. Sigarayı yakmak için durdum zaten hiçbir zaman yürürken sigara yakamazdım. Çakmağımı çaktım ama alev almadı sadece kıvılcımlar çıktı. Tekrar tekrar denedim. Olmadı. Çakmağı da fırlatıp attım. İşe yaramıyorsa üstümde taşımanın bir anlamı yoktu. Sigara içen biri var mı diye etrafıma bakındım. Bankta tek başına oturmuş sigara içen birini gördüm ve ona doğru ilerlemeye başladım. Yanına gittiğimde ateşini alıp alamayacağımı sordum. Cebinden oldukça eski bir zippo çıkarttı ve bana doğru uzattı. Sigaramı yakıp, teşekkür ettim ve ateşini geri verdim. Tam yoluma devam etmeye başlayacakken adımı sordu. Bu soruyu cevaplasam mı diye bir an düşündüm ve önemi olmadığına karar verip ona adımı söyledim. O da kendi adını söyleyip ayağa kalktı ve elini uzattı. Biraz garip geldi bu davranış bana. Sonuçta ne gereği vardı ki böyle bir hareketin. Elimi uzattım. Hiçbir şey söylemedi ve kalktığı yere oturdu.  Bende yoluma devam etmeye başladım. Nerdeyse haftanın her günü geçtiğim yollardan geçtim ve nihayet oturduğum binanın önündeydim. Anahtarlarımı çıkartıp kapıyı açtım. Neyse ki asansör zemin kattaymış beklemek zorunda kalmadım. Asansöre bindim ve tuşa bastım. Hareket edince apartman kapısının açılıp kapandığını duydum. Herhalde benim gibi bir akşam güneşi daha vardı apartmanda. Kapımın önündeki ters duran paspası düzelttim. Evde olmadığım zamanlarda böyle yapardım. Böylece beni tanıyan insanlar evde olup olmadığımı anlardı. Ne de olsa tek başına yaşayan biriydim ve evdeyken başıma bir şey gelirse, arkadaşlarım kapıyı kırıp içeri girebilirdi. Kapıyı açtım ve içeri girmek için bir ayağımı içeri attığımda boynuma bir iğnenin battığını ve iğneden gelen sıvının vücuduma yayıldığını hissettim. Gözlerim kararmaya başladı ve sendeleyip düştüm. Yerden kalkmaya çalıştıysam da buna gücüm yetmedi. En son hatırladığım kapının yavaşça kapandığıydı...

25 Ekim 2011 Salı

Aile Bağları

Aileler çocuklari için en iyisini düşünür. Söylenen budur. Bunu kabul etmemizi isterler. Böyle düşünmemizi isterler. Saçmalik. Onlarin tek istedikleri körelmiş hayalgüçlerinde yarattiklari insanımsılar. Mükemmel, kusursuz insanımsılar. Bizim için çoktan bir hayat planlamışlar. Kendilerinde olmayan, isteyip de olamadiklari ne varsa da içine koymuşlar. Şunu çok açik söyleyebilirim. Bir bebek mükemmeldir. Kusursuz olan bir şey varsa odur. Zeka küpü ebeveynlerinin emirleri ona ulaşmaz. Ne isterse onu yapar. Ta ki söylenenleri anlayana kadar. İşte o zaman o da kutsallığını kaybeder ve bir daha asla eskisi gibi olamaz. Bu yüzdendir ki her nesil kendi yarattiği tarafindan gömülür.