16 Kasım 2011 Çarşamba

iki duygu arasında kalmak
birine ihanet etmek
diğerine ise
sevdiğini bile söyleyememek
pişmanlık değil
yalnızlık
söylememek
söyleyememek
zamanla hiçbir şey
hiç
hissetmemek
hissedememek
öylece kalmak
sadece yalnız
ben sadece
geçmişimden
geçmiş bir gölgeyim
ben değil
o'yum
ama bilmiyorum
o kim?
ne isterdi acaba bir ölü?
rastgele
herhangi bir ölü
bir dilek hakkı olsaydı
ya da nasıl yaşardı?
tekrar vücut bulsa
ömrünü bitmiş
ama yarım kalmış
bir ölü
ister miydi sevmek?
sevebilir miydi peki?
cevabı olmayan sorularımı
cevaplayabilir miydi?
ben ölsem
olur muydu?
şimdi ölsem
ölsem sadece
kendimi götürmesem
gömseler beni
kendi cenazemde
öylece dikilsem
ne olurdu?
sevmek için
yalvarıyorum
ben
kendime
ne yaparsam
kendime
neden tek başıma kalırım?
bunu neden isterim?
yalnızlığımın
bir başınalığımın farkına varmam
yalnız olduğum zaman
gece olur
herkes yatar
ben kalkarım
tek başıma sabahlarım
sabah olur
herkes uyanır
ben yatarım
kaçarım aslında
yalnız kalmak için
rüya görmeye bayılırım
kabusları da severim
his verir bana
unuttuğum hisler
korktuğum
muhtaç olduğum..
severim hepsini
kalan sevgimle
yarın'a kadar
yarın olur
ben kalırım
bana kalırım
ben..
ağlayamam bile
utanırım
ama bazen
yalnızken..

14 Kasım 2011 Pazartesi

yalnızlık
git başımdan
çekemem seni
hem ne diye geldin ki?
nedir bu boşluk?
seni çağıranlara git
isteyen olursa
benden sana durak yok
ne diye bekliyorsun?
hemen git
şimdi git
neden bu kadar değerlisin?
paylaşamıyorum seni kimsemle
yalnız bendesin
yalnız benim
bir tarifin de yok
keşke
diyebilsem ki
yalnızlık budur
kelimeler boşalıyor
içleri boşalıyor
çok söylemek istiyorum
sonunda eehhh demek
olmadan anlatıcaklarım
sadece
sadece bir duruş
bir durum
bir an
bir ses
bir nefes
bir insan
ol demekle
olsa
ah bir olsa..

8 Kasım 2011 Salı

kimsenin beni tanımadığı bir yere gitsem
orada ölsem sonra
kimse ağlamasa arkamdan
cenazemde tanıdık olmasa
nasıl bilirdiniz dediklerinde
etrafta kimse yok
soruyu ben cevaplarım
susarak
insan olarak doğdum
peki ya ne olarak öleceğim
sıkıldım
ben kendime gidiyorum..

30 Ekim 2011 Pazar

Geçiş

Son kadehi de bitirdikten sonra hesabı ödeyip çıktım bardan. Taksiye binmek istemedim. Hava biraz soğuktu ama beni kendime getiriyordu. Titreye titreye yürümeye başladım. Etrafta sadece polisler, fahişeler ve benim gibi bardan çıkan insanlar vardı. Bir sigara yakmak için elimi cebime attım ve paketi çıkarttım. Tek dal kalmıştı. Sigarayı dudaklarımın arasına koydum ve paketi buruşturup attım. Sigarayı yakmak için durdum zaten hiçbir zaman yürürken sigara yakamazdım. Çakmağımı çaktım ama alev almadı sadece kıvılcımlar çıktı. Tekrar tekrar denedim. Olmadı. Çakmağı da fırlatıp attım. İşe yaramıyorsa üstümde taşımanın bir anlamı yoktu. Sigara içen biri var mı diye etrafıma bakındım. Bankta tek başına oturmuş sigara içen birini gördüm ve ona doğru ilerlemeye başladım. Yanına gittiğimde ateşini alıp alamayacağımı sordum. Cebinden oldukça eski bir zippo çıkarttı ve bana doğru uzattı. Sigaramı yakıp, teşekkür ettim ve ateşini geri verdim. Tam yoluma devam etmeye başlayacakken adımı sordu. Bu soruyu cevaplasam mı diye bir an düşündüm ve önemi olmadığına karar verip ona adımı söyledim. O da kendi adını söyleyip ayağa kalktı ve elini uzattı. Biraz garip geldi bu davranış bana. Sonuçta ne gereği vardı ki böyle bir hareketin. Elimi uzattım. Hiçbir şey söylemedi ve kalktığı yere oturdu.  Bende yoluma devam etmeye başladım. Nerdeyse haftanın her günü geçtiğim yollardan geçtim ve nihayet oturduğum binanın önündeydim. Anahtarlarımı çıkartıp kapıyı açtım. Neyse ki asansör zemin kattaymış beklemek zorunda kalmadım. Asansöre bindim ve tuşa bastım. Hareket edince apartman kapısının açılıp kapandığını duydum. Herhalde benim gibi bir akşam güneşi daha vardı apartmanda. Kapımın önündeki ters duran paspası düzelttim. Evde olmadığım zamanlarda böyle yapardım. Böylece beni tanıyan insanlar evde olup olmadığımı anlardı. Ne de olsa tek başına yaşayan biriydim ve evdeyken başıma bir şey gelirse, arkadaşlarım kapıyı kırıp içeri girebilirdi. Kapıyı açtım ve içeri girmek için bir ayağımı içeri attığımda boynuma bir iğnenin battığını ve iğneden gelen sıvının vücuduma yayıldığını hissettim. Gözlerim kararmaya başladı ve sendeleyip düştüm. Yerden kalkmaya çalıştıysam da buna gücüm yetmedi. En son hatırladığım kapının yavaşça kapandığıydı...

25 Ekim 2011 Salı

Aile Bağları

Aileler çocuklari için en iyisini düşünür. Söylenen budur. Bunu kabul etmemizi isterler. Böyle düşünmemizi isterler. Saçmalik. Onlarin tek istedikleri körelmiş hayalgüçlerinde yarattiklari insanımsılar. Mükemmel, kusursuz insanımsılar. Bizim için çoktan bir hayat planlamışlar. Kendilerinde olmayan, isteyip de olamadiklari ne varsa da içine koymuşlar. Şunu çok açik söyleyebilirim. Bir bebek mükemmeldir. Kusursuz olan bir şey varsa odur. Zeka küpü ebeveynlerinin emirleri ona ulaşmaz. Ne isterse onu yapar. Ta ki söylenenleri anlayana kadar. İşte o zaman o da kutsallığını kaybeder ve bir daha asla eskisi gibi olamaz. Bu yüzdendir ki her nesil kendi yarattiği tarafindan gömülür.